Muzaffer Yanık
Plato şiir sanatını pek ciddiye almaz, çünkü ona göre şiir gerçeğin gölgesiyle oynar ve yalnızca hayal gücünü geliştirir. Bunun yanında felsefe gerçeği argümanlarda keşfetme peşindedir.
Filosof Theo de Boer ve Trouw Gazetesi köşe yazarlarindan Peter Henk Steenhuis şiir hakkında düşünceler isimli bir kitap yazmışlardı. Kitap bu iki arkadaşın şiir sanatıyla alakalı olarak muhtelif zamanlarda resmi veya resmi olmayan ortamlarda aralarında yapmış oldukları konuşmaların bir derlemesi niteliğindedir. Kitabı henüz okumadım ama kitapla ilgili Felsefe Magazin dergisinde yayınlanan bir yazı dikkatimi çekmişti. Yazının başlığı “Şiir düşüncenin uvertürüdür” İlginç bir başlıkti. Şiir, düşünceye perde aralayan, davetiye çıkaran bir sanat aksiyonu olarak nitelendiriliyordu.
Söz konusu yazıda anahtarlarıyla şunlar belirtiliyordu: şiir ve felsefe gerçeğin perdesini aralayan iki ayrı yoldur. Birbirlerini tamamlarlar. Şiir gerçeği tasavvur ettirir, felsefe ise analiz ve rasyonel argümanlar yoluyla gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya koyar. Bütün örtülerinden soyar ve çıplaklaştırır gerçeği. Yazıda her şiirde bir felsefe yatar düşüncesi ifade ediliyordu.
Şiir her şeyden önce entelektüel bir uğraştır. Yani yapı itibariyle şiir yazmakla içerik itibariyle şiir yazabilmek farklı şeylerdir. İkincisinde felsefe söz konusudur. Şiir aynı zamanda soyut düşünmeyi gerektiren bir alandır. Günümüzde tek dilden beslenen şair fakirdir. Yazar fakirdir. Tek perspektifli, ideolojik düşünen şair ideolojisiyle düşüncesinin gelişimini sınırlar. Hatta ideolojik düşünmenin ahlakı olup olmadığı da bir tartışma konusudur aynı zamanda.
Ben, şiiri kişinin hayallerindeki sınırsız özgürlük alanı olarak görürüm. Bu özgürlük alanı kişinin potansiyelinin sınırlarıdır aslında. Bireysel özgürlüğü de zaten kişinin kendi potansiyelinin sınırları konusundaki bilinç düzeyi olarak tanımlamak gerekir diye düşünüyorum. Özgürlük aynı zamanda sorumluluk alabilmektir. Kişi kendi potansiyeli ölçüsünde çeşitli ortamlarda sorumluluklar alabilir ve bunu ifa edebilir. Bir potansiyelden bahsedilebilmesi ve potansiyelin sınırlarını genişletircesine kullanıbilmesi için ön şart bilgi ve deneyimdir. Dolayısıyla şiirde gerek ilham gerekse ifade bir bilgi ve deneyimin ürünüdür.
Bilginin temelinde yatan en önemli yetilerden birisi gözlem yapabilme kabiliyetidir. Bunu hayalle birleştirdiğinizde yalnızca anlatımı zenginleştirmezsiniz aynı zamanda güçlü metaforlar ve imgeler koyarsınız şiirinize. İşte tam da bu noktada Ali Şerik karşımıza çıkıyor. Hayal gücü güçlü, gözlemi güçlü, şiirlerinde imgeleri güçlü ve benim bildiğim kadarıyla (bir kalite ölçütü olarak söylemiyorum, konuyla ilgili kendi bilgi sınırlarımı kastediyorum) Hollanda edebiyatına giriş yapmış, kabül görmüş tek Hollandalı Türk şairdir Ali Şerik. Geçenlerde yayınlanan ve Hollanda’da edebiyat dünyasında rağbet gören ‘Land van Weemoed’ (hüznün ülkesi) kitabı göçmenlik konusunun, burada kendi göç hikayesinin, şiirsel anlatımıdır. Kitap 400 sayfalık kalın bir kitaptır ve bir şiir kitabıdır. Kitap Hollandaca dilinde yazılmıştır. Özellikle burada doğup büyümüş gençlerin okumaları gereken bir göç destanıdır Ali Şerik’in kitabı. Hüzünlü bir portre ve edebi bir ifadedir ‘Land van Weemoed’. Bolca okunması dileğiyle.