KARA ZAMBAK DERGİSİ KURUCUSU ŞAİR ALİ ŞERİK İLE SÖYLEŞİ

Söyleşen: İbrahim Eroğlu.

1-Hollanda’da yaşayan arkadaşlarımızın neredeyse hemen hepsinden farklı olarak eserlerinizi iki dilde de kaleme alabilme yeteneğine sahipsiniz.  Bu yeteneğinizi yayımladığınız dergiye de yansıttığınız gözleniyor. Bu söyleşimizde, Kara Zambak serüveninizi konuşalım istedik. Kara Zambak dergisini yayımlamaya neden ihtiyaç duydunuz?

Kara Zambak serüveni 2015 yılında başladı. O dönemlerde Hollanda’da yaşayan şair ve yazarlar arasında büyük bir dayanışma vardı. Kitap çıkartan arkadaşlar kitaplarını paylaşmak ve eserlerini tanıtmak için bir platform aramaktaydı. Bu bağlamda Balad Şiir Vakfı birkaç yıl önce kurulmuştu ve sık sık edebiyat etkinlikleri yapılıyordu. Hollanda’da bir edebiyat dergisi yoktu ve bu boşluğu doldurmak, yazar ve şairlerin ürünlerini tanıtmak, yazı kalitesini yükselmek ve genişletmek için ortaya çıktı Kara Zambak düşüncesi. En önemli nedenlerden biri de okurla edebiyatı buluşturmaktı. Dergiye başlamadan önce etrafımdaki tanıdığım şair ve yazar arkadaşlara dergi çıkarma düşüncemi paylaştım. Hemen hemen tüm arkadaşlar dergi düşüncesine olumlu baktıklarını, böyle bir dergiye ihtiyacın olduğunu ve canı gönülden destekleyeceklerini açıkladılar. Birkaç arkadaşın düşüncesi değişikti, ‘sana önce söz verenler sonra seni yarı yolda bırakırlar, onların her gönderdiklerini yayımladığın zaman seni desteklerler, fakat eserlerini yayımlamazsan, biraz eleştirisel yaklaşırsan sana sırtlarını dönerler’ diyenler de oldu. 

İçimde hep uçsuz bucaksız bir edebiyat sevgisi vardı, şiirle haşır neşir olmayı her zaman istiyordum. Dergi benim için bir edebiyat ve kültür mutfağı oldu. Artık yalnız şiire eleştirel gözle bakmıyordum, öykü, makale, anı gibi yazıları da değerlendirmeye, anlamaya, tartmaya çalışıyordum. Bunu yaparken derginin ilk gününden beri çalışan yazar Kazım Cumert arkadaşımın bana çok katkısı oldu. 

Dergi bir öğretmen oldu bana. Zorluklarda çıkış yollarını gösterdi, bir terzi gibi kumaşı kesmeden önce kaç gez ölçmek gerektiğini öğretti. Ben öykü yazdım demekle yazar olunmadığını, her şiir yazanın şair olamayacağını, bir ürün üzerinde konuşmanın eleştiri olmadığını öğretti. Dergi beni okurla tanıştırdı, yeni bir pencereden edebiyata bakmayı öğretti.

Kara Zambak sayesinde Hollanda ve Türkiye’de yazılan edebiyatı tekrar tanıma fırsatı buldum. Yeni şiire ve öyküye başlayan arkadaşların yanında usta kalemlerini yazılarını da yayımladık,  Türkiye’den ve Avrupa’nın değişik ülkelerinden yazı gönderen değerli yazar ve şairlerle tanıştım. 

Tekrar dönelim sorunuza. Dergi çıksın mı çıkmasın mı diye düşünürken, Kara Zambak Edebiyat dergisinin ilk sayısı 2016’nın baharında iki dilli olarak çıktı. Danışma Kurulu’nda o günlerde Arzu Çelik, Güleren Kılınçaslan, Muzaffer Yanık, İbrahim Eroğlu, Tuncay Çinibulak ve Volkan Yazıcı vardı. O günden bu güne kadar editörümüz Kazım Cumert oldu. Eksikleriyle, kusurlarıyla güzel bir dergi olduğunu düşünüyorum. 2019’un sonlarında farklı nedenlerden olayı kendimizi dijital ortamda bulduk. 

Daha iyi bir dergi olabilmek için 2021’de aramıza yeni arkadaşlar almaya karar verdik. Bu kişilerin  gerçekten edebiyata gönül vermiş olmaları en önemli koşulumuz. Sizin sayenizde de bu çağrıyı buradan yapmış olayım.

2-Kara Zambak, süreli yayın olarak yayın yaşamını sürdürürken aldığınız bir kararla dijital ortama taşımaya karar verdiniz. Dergiyi dijital ortama taşımanın avantajları / dezavantajları nelerdir?

Ortak bir kararla dergi dijital ortama taşındı. Bunun en büyük nedeni yeteri sayıda abone bulamama ve okura ulaşamamaydı. Dergiyi satmak için satış noktaları bulamadık. Sırf yazar Kadir Büyükkaya bize bu fırsatı dükkânında sundu. Oysa amacımız dergiyi okutmak, yazar ve şairlerin eserlerini tanıtmak ve okurlara kaliteli bir dergi sunmaktı. 

Okura ulaşmak çok zor, hele de iki dil arasında kalmış bir toplumda bu çok büyük bir çaba istemekte. Bunun yanında dijital ortamın insanları güdümüne aldığı bir zamanda kâğıda dökülmüş bir derginin hayatta kalması hiç kolay değil. Üstelik sanal ortam sizden hiçbir ücret talep etmiyor, bedava.. Örneğin Facebook,  bu ortam düşüncenizi, derdinizi, sıkıntınızı anlatabileceğiniz mükemmel gibi görünen bir site. Facebook sizin görmek istediğinizi size gösteren, sizin duymak istediğinizi size duyuran, istediğinizi yazabileceğiniz, ülkeler arası sınır tanımayan bir örümcek ağı gibi. Egoları nasıl okşaması gerektiğini çok iyi bilen bir kurum. Size like (beğeni) getiren bir şeytan sofrası. Dergiyi kim para verip alsın?

Bunun yanında matbaa ve pul parasından da kurtulduk. Örneğin Türkiye’ye bir dergi göndermek dergi fiyatından daha yüksekti. Elbette yazılı basın en güzeli, dergiyi eline alıp karıştırmanın, kokusunu hissetmenin tadını sanal ekran vermez. Fakat Don Kişot gibi değişen dünyaya karşı gelmek, yel değirmenlerine saldırmaya da gerek yok. Beni en çok üzen ise dijital ortamın yazılanların 95% nin gelip geçici olması ve hemen unutulması. Örneğin dijital kameralar ve cep telefonları çıkmadan önce evde fotoğraf albümleri olurdu. Bu albümler ailenin hafızası işlevini görürdü. Albümler sıkı sıkı karıştırılarak eski günlerin anıları tazelenirdi. İnsanların yüzleri beyinlerimizden silinmezdi. Dijital ortamda geçmiş günlerin değeri yok, her şey geleceğe endeksli. 

Biraz sonra ne yazacağım ve kimler beğeni gönderecek diye bakar oldu insanlar.  Facebook’taki yazıların çoğu sonuna kadar okunmuyor, insanların büyük bir bölümü artık bir yazıyı okumak için kendisini pek de zorlamıyor. Bunun en büyük nedenlerinden biri, aşırı çok ve bazen de gereksiz bilgilerin paylaşılması. Bilgi kirliliği gün geçtikçe çoğalıyor. Bunun yanında yazar ve şairlerin birbirlerine gönderdikleri abartılmış övgüler… Bunları okuduğumda aklımda aynanın karşısına geçmiş kendisini alkışlayan palyaçolar geliyor. Bunun yanında ne iyi ki internet var diyorum. 

3-Derginin mutfağında kimler var? Biraz daha açarsak;  kimler, neler yazdılar? Kimler, neler yazıyorlar? Bundan sonra neler yapmak istiyorsunuz?  Beklentileriniz nelerdir?

Dergilerde kimler var sorusuna cevap yerine buyurun derginin sitesine girin, karazambak.nl. Orada kimlerin olup olmadığını, ne kadar çok değerli yazarların ve şairlerin eserlerinin yayınlandığa bakınız ve siz kendi gözlerinizle görün. O kadar çok değerli yazar ve şairlerin adları var ki, hepsinin adını tek tek söylemek istemiyorum. İçlerinden birinin unutur haksızlık yaparım diyen korkuyorum.  Bundan sonra yapmak istediklerim kendi şiir serüvenime ve Kara Zambak’a devam etmek olacak.  Bildiğiniz gibi bir işçiyim, bu zor ekonomik döneminde işsiz kalmadan emekli olmak. Beklentilerim bunlar.Bana göre yazar ve şairler dünyada birer tanık ve birer gözlemciler. Yaşamı süzen, olayları elekten geçiren, eleştiren, bunları kendi sözcükleriyle, imgelerliye bizlere sunanlar.Şiir okumayı çok seviyorum, fakat yeni yazılan şiirleri okuduktan sonra aklımda kalan şiir pek olmuyor. Buna üzülüyorum, belki yaşlanıyorum. 

4-İki dilde dergi yayımlamanın ayrıcalıkları sizce nelerdir? 

Bu soruyu değiştirelim bence. İki dilde dergi değil de şiir yazmanın ayrıcalıkları sizce nelerdir diyelim. Belki böylelikle soruna cevap vermiş olurum.  Şiirin yazı türlerinin en zoru olduğu kanısındayım. Fakat şiir yazmaya başlamak ise ilk görünüşte çok kolay. İçinizdeki sevgiyi, coşkuyu, kederi kısa tümcelerle alt alta yazın ve işte size bu şiir diyenler çok olacaktır. Fakat usta şairlerin şiirlerini okuduğunuzda, kullandıkları metotları, üsluplara, imgelere ve algılara baktığınızda şiir yazmanın çok zor olduğunu göreceksiniz. Bunun yanında başka bir dilde şiir okuduğunuzda, hele hele bu dil sizin kültürünüzden ve toplumsal anlayışınızdan çok faklı ise o şiiri anlamakta zorlanacaksınız. Bana göre şiir, diğer edebiyat türünden fazla evrenselliği ister. Şiirin bağlı olduğu çok kural var, bu kuralları anlamazsanız şiir yazmak her zaman kolay gelecek. İki dilli bir dergide buna benzer. Birbirinden farklı iki kapılardan dünyayı içeriye alıyorsunuz.

Maç seyrederken herkes kendini antrenör veya profesyonel futbolcu sayar. Antrenörlüğün ve oyunculuğun ne kadar zor olduğunu çoğu seyirci bilmez, fakat bildiğini tahmin eder. Şiiri iki dilde okumaya başladığınızda, şiir yazmanın ne kadar zor olduğunu daha iyi anlayacaksınız. Şiirin dünyası içinde yaşadığınız evinizin, bahçenizin, kentinizin, ülkenizin duvarlarını aşar. Onun sınırları yoktur ve bir gökkuşağından daha geniştir. İki dili bir dergi iki gökkuşağına birden bakmak gibidir.

5-Dergiyi edinmek ve izlemek isteyenler nasıl iletişim kurabilirler?

Kara Zambak Edebiyat Dergisi:  http://karazambak.nl/ linkinde bulabilirsiniz. Yazışma adresimiz: bilgi@karazambak.nl.

Taalpodium Digitaal (3) Driedaagse Walk Art Markt Dichterskraam op Slotstad

Op 7, 8 en 9 augustus 2020 waren 19 dichters van Taalpodium bijna elk uur te zien en te horen op Slotstad tv in Zeist. De ‘Digitale Dichterskraam van Taalpodium op de Walk Art Markt 2020’, een programma van twintig minuten, werd in één weekend 36 keer uitgezonden. De vlogjes van de Taalpodium-dichters bleken goed voor twaalf uur lokale televisie!

En wat was het leuk, de compilatie van mensen, tuinen en landschappen. In een gevarieerde mix trokken de dichters aan het oog voorbij. De rij opende met de voordracht van oud-stadsdichter van Zeist Henjo Hekman en sloot met die van Gera Pronk, dorpsdichter van de Utrechtse Heuvelrug. Daartussen zagen we een bonte stoet van Taalpodium-dichters voorbijkomen, die hun gedicht voordroegen of in beeld brachten.

Voor de kijkers was er veel verrassing en herkenning. Voor de dichters was er het verbindende gevoel van eindelijk weer eens deel te nemen aan een open podium. Met dank aan Slotstad tv!

Voor wie de digitale dichterskraam van Taalpodium gemist heeft of deze opnieuw wil bekijken: de uitzending is terug te zien op de website van Slotstad tv via https://slotstad.nl/televisie/gemist/150956733/digitale-dichterskraam-taalpodium-walk-art-markt/150959203/walk-art-markt-taalpodium De montage van de videocompilatie is gedaan door Kees Linnenbank.

Balad Şiir Vakfı ile şöyleşi 22-12-2017

İki dilde yazan bir şair ve bir edebiyat dergisi emekçisi. Şiiri yürek dili yapmış bir dost ALİ ŞERİK. Bu gün Balad Şiir Vakfı olarak söyleşimizde onu ağırlıyoruz.

Balad Şiir Vakfı: Öncelikle bize kendinizi tanıtır mısınız? Bilhassa öz geçmişiniz ve günlük yaşamınıza dair bir kaç ufak ayrıntıyıı paylaşır mısınız?

Ali Şerik: Yıllar önce arkadaşım küçük bir yazısında söyle tanıtmıştı beni: “Anadolu’nun küçük bir köyünde doğdu. Kendi köylüsünden başkası sevmemiş köyünü. Yolları taşlıdır, engellidir, dikenlidir Ali Şerik’in doğduğu köyün. Meraları yazın hep hasret kalmış yağmura. Deresinde akan bilek kalınlığındaki incecik suya bile hasret kalınmış çoğu kez. Yoksulluk hiç ayrılmamış köyünün dağlarından, tepelerinden, kayalıklarından. Her sonbaharda taşınırken toprağın bereketi harmanlara ve ambarlara, kıtlık büyük adımlarla takip etmiş yorgun kadınları, erkekleri, yaşlıları ve çocukları. Buna rağmen hiç umutlarını yitirmemiş buranın insanı, gülümseme eksik olmamış yüzlerinden, ölümine sevmişler topraklarını.
Köyün kadınları, güneş gibi sıcak, yürekleri toprak gibi doğurgan ve sırası geldiğinde erkeklerinden daha mertmiş. Erkekler karınca misali hiç boş durmamış, yılmadan, kırmaya çalışmışlar yoksulluğun belini. Mutluluğu ve sevgiyi yuvalarına taşımaktan, bir de kadınlarını gebe bırakmaktan usanmamışlar hiç. Ner var ki yoksulluk her yıl tekrar tekrar çalmış kapılarını ve mecburen gurbet yolculuğuna çıkmışlar. Önce Sivas, sonra Ankara, daha sonraİstanbul; derken Almanya’ya, Hollanda’ya kadar uzanmış ayrılıkları. Sonra dünyanın her yönüne…

Sanırım Ali Şerik gurbette çıkan ilk çocukların arasında. Babası 1966’da gelmiş Hollanda’ya. O ise yuvasından düşen bir kuş yavrusu misali, üç yıl sonra kendisini bulmuş gurbetin avucunda. Zorluklara rağmen alışmış yeni topraklara, sonra yeni kelimelere, yine düzene. Köy hayatı yavaş yavaş izini silmeye başlamış hafızasından. 1974 yılı yaz tatili bittiğinde, bavullar tekrar yerleştirilirken minibüsün arkasına, köylü komşular hediyelik peynir, tarhana, kaymak, bulgur gibi yiyeceklerle doldururken bagajı, Türkiye’de kalacağını anlar. İşte o zaman tatile gelirken neden bu kadar çok giysilerinin getirildiğini anlar…

Başka bir köyde, halasının yanında yerleşir. Burada ne televizyon, ne musluktan akan su, ne de futbol sahası vardır. Yeni yurdunu ilk haftaları hiç sevememiş, kendisini tekrar gurbette hissetmiştir. Üzüntüsünü, kederini yeni arkadaşları ve güvercinlerle paylaşmıştır. Küfürleri, fenersiz ve tozlu sokakları, su testilerini, traktörleri, çatılarda biriken karları yeniden sevmeye başlamış. Sonra dayısının yanına Ankara’ya gider ve romanla, öyküyle, şiirle orada tanışır. 1979 yaz tatilinde Hollanda’ya gelir ve artık güzel yurduna dönemeyeceğini anlar. Bu sefer gurbette kalmanın acısını taşır yüreğinde, yüreğini hiç terk etmez bu sızı. İşte ilk şiirlerini bu dönem yazar. Kıssa bir öğrencilik döneminden sonra fabrikada çalışamaya başlar. Şiirleri Hollanda’da yayınlanan Türkçe dergilerde çıkar okurun karşısına. İlk şiir denemesini kendi olanaklarıyla yarım yamalak yayımlar. Sonra Hollandaca şiirler de yazmaya başlar ve dergilerde yayımlanır. Şiirler İlke, Sesimiz, Umut, Ekin, İleri, Şafak ve Pandora gibi Hollanda’da çıkan Türkçe dergilerde yer aldı. Sonra Türkiye’deki dergilere ulaşır; Yeni Broy, Berfin Bahar, Güncel Sanat gibi… İlk şiir kitabı Broy Yayınevi’nde çıkar.”
Sanırım ilk sorunuzu böylelikle cevaplandırmış oldum.

Balad Şiir Vakfı: Şiir yazmaya ne zaman ve nasıl başladınız, neden şiir yazıyorsunuz, hangi şairleri beğenerek okursunuz?

Ali Şerik: Şiirlerle türkülerde tanıştım. Özenle ve ustaca seçilmiş kelimelerin müzikle birleşmesinin devasa gücünü hissettim. Şiirde güçlü bir öfkenin olduğunu, şiirin içimizdeki acıyı nasıl iyileştirdiğini gördüm. Şiirde nasıl sevdanın dile getirdiğini, şiirde nasıl sömürü ve haksızlığın yargıladığını gördüm. Şiirin kimi zaman adaletin kapısı, şiirin kimi zaman özgürlüğün elçisi olabileceğini gördüm. Hata şiirle kitlelerin aldatıldığını, yalanın doğrulandığın da gördüm. Uzun zamandan beri şiir yazıyorum. O, yüreğimde yeşeren bir isyandır diyebilirim. Direnmek, ayakta kalabilmek için bana güç verendir şiir.
Sevdiğim şairler gelince o kadar çok ki, ad vermek sanırım haksızlık olur. Fakat Hasan Hüseyin Korkmazgil’in adını söylemeden edemeyeceğim. Büyük bir şair. Türkiye’de yüzlerce büyük şair var, fakat Hasan Hüseyin’in yeri bence başka. İsyana ve göçe, direnmeye ve yaşama, toprağa ve doğaya onun kadar inanmış şairimiz var mı bilmem. Kullandığı kelimeler ve kuruduğu imgeler şiirlerine unutulmayacak bir tat vermekte.

Balad Şiir Vakfı: Edebiyatın diğer alanlarında da yazıyor musunuz? Varsa eserleriniz kısaca bahseder misiniz?

Ali Şerik: Küçük ve zengin bir edebiyat dergimiz var: Kara Zambak Edebiyat Dergisi. Her sayıyı çok değerli ve edebiyatı iyi anlayan arkadaşlarla oluşturmaktayız. Bini aşan okurumuz var. Birçok ülkeden eser gönderen şair ve yazarların yapıtları bize ulaştırmakta. Umutla devam ediyoruz yolculuğumuza. Edebiyat dergisi olmayan bir toplum,edebiyat içinde kendisini derinleştiremez. Derginin ilk sayıların karazambak.com sitesinde okuyabilirisiniz. Dergi ile yazışma adresimiz: karazambak.com
Bu geçtiğimiz yılda şiir çevirme işine deneme olarak başladım, bu vesileye neden olan değerli şair/yazar İbrahim Eroğlu. İlk şiir çeviri denemem şair Tekin Gönenç’in şiiri oldu. Kara Zambak dergisine yeni sayısına Hanekke Verbeek’le Can Yücel’in şiirini Hollandacaya aktardık. Yazar Kazım Cumert’le ile Leo Mesman’nın şiirlerin çevirdik Türkçeye. Zor bir meslek çevirmenlik, şiir yazmaktan da zor diyebilirim.
Şiirin yanında başka yazılarla uğraşıyorum demem uygun düşmez. Ama son zamanlarda öykü yazmaya da çalışıyorum. İlk öyküm “Babil Kulesi” geçtiğimiz kasım ayında İstanbul’da Berfin Bahar dergisinde yayınlandı. Çalışan bir emekçi olarak yazıma yeteri kadan zaman bulmak çok zor. Yapılacak o kadar çok iş var ki, artık çok seçici olmak zorundayım.
Şiirim bu yıl “Heimwee naar huiswerk” adındaki Hollandaca şiir antolojisinde yayınlandı. Önümüzdeki sene müzisyen Johan Meijer, Almanca’ya çevrilen bir şiirimden beste yapıp kasetinde yayınlanacak. Son olarak, bu yıl yayınlanan Taal podium Utrecht-Zeist edebiyat çevresinin yayınladığı şiir antlojisinde de bir şiirim çıktı.

5 şiir kitabım bulunmakta:
Yalan Kuyusu Şiirler 2005 Broy Yayınları
Sevdanın Yırtılan Yeri Şiirler 2006 Broy Yayınları
Mutluluğun Gülümsemesi Şiirler 2007 Broy yayınları
Doorbloeiend heimwee Şiirler2011 Free Musketeers
De hartslagen van een mus Şiirler2015 Free Musketeers

Balad Şiir Vakfı: Balad Şiir Vakfı’nın bir destekçisi olarak, eleştirileriniz, önerileriniz var mı? En beğendiğiniz şiirlerinizden birini bizimle / okurlarla paylaşır mısınız? Teşekkür ederiz.
Ali Şerik: Balad’dan istediğim: şiirin sesi ve yüreği olmaya çalışın.
Çalışmalarınızda başarılar dilerim.